Türkiye HIV enfeksiyonunun son 10 yılda yüzde 460 arttığı tek ülke. Ancak ülkedeki HIV pozitif bireylerin yarısı enfekte olduğunun farkında değil. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve ilgili sivil toplum kuruluşları, daha fazla tanı için “Kendin yap” testlerine izin verilmesi ve gönüllü danışmanlık ve anonim test merkezlerinin artırılması çağrısı yapıyor.
1981’de önce edinsel immün yetmezlik sendromu (AIDS) tanımlandı. Üç yıl sonra ise AIDS’e yol açan faktörün bir virüs olduğu gösterildi: İnsan immün yetmezlik virüsü (HIV). Enfeksiyon kısa zamanda tüm kıtalara yayıldı ve pandemiye dönüştü.
Rakamlarla konuşacak olursak; dünyada yaklaşık 38.4 milyon kişi HIV enfeksiyonuyla yaşıyor. Günümüze kadar yaklaşık 40 milyon kişi AIDS, AIDS’le ilişkili fırsatçı enfeksiyon ya da kanserlerden öldü. 2021 yılında 1.5 milyon yeni HIV enfeksiyonu saptandı. AIDS ve AIDS’le ilişkili komplikasyonlar nedeniyle 650 bin kişi ise öldü.
Resmi rakamın en az iki katı HIV pozitif birey var
Sağlık Bakanlığının 2021 sonu itibariyle resmi kayıtlarına göre, 32 bin 376 kişi (26 bini erkek) HIV’le yaşıyor. Türkiye yeni vaka sayısı artışıyla, birkaç Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Asya ülkesiyle birlikte en üst sıralarda yer alsa da bu rakam gerçek HIV pozitif bireylerin sayısını göstermiyor. HIV’le yaşayanların gerçek sayısının 65 bin-70 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Başka bir deyişle bunların yaklaşık 35 bini HIV pozitif olduğunu bilmeden, yaşamını sürdürüyor. Toplumda HIV farkındalığının düşük olması, HIV’e ve HIV pozitiflere yönelik damgalama ve ayrımcılığın devam etmesi nedenleriyle test yaptırılmıyor. HIV enfeksiyonu uzun yıllar belirtisiz seyredebildiği ve test yaptırma alışkanlığı olmadığı için Türkiye’de HIV ile yaşayan ve durumunu bilmeyenlerin sayısı resmi rakamlardan daha yüksek.
HIV enfeksiyonu ile AIDS aynı değil. HIV’in vücuda girdikten sonra genellikle viral bir üst solunum yolu enfeksiyonu gibi seyreden akut dönemini, kronik enfeksiyon (asemptomatik dönem) dönemi izliyor.
KLİMİK Derneği HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. E. Halis Akalın, AIDS tablosunun gelişimini şöyle anlattı:
“AIDS’de HIV enfeksiyonundan şüphelenebileceğimiz ağızda tekrarlayan mantar enfeksiyonları, gece yanığı (zona) gibi hastalıklar oluşabilir. HIV vücuda girdikten sonra bağışıklık sisteminin hücrelerini zaman içinde hasara uğratır, azaltır ve bağışıklık sistemini zayıflatır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısının 200/mm3’ün altına düşmesiyle AIDS dönemi başlar.”
Akalın HIV enfeksiyonu eğer zamanında tanınarak tedavi edilmezse, yaklaşık 8-10 yıllık süre içerisinde AIDS’e yol açtığını söyledi: “Bağışıklık sistemi normal kişilerde hastalık yapmayan ya da sık görülmeyen mikroorganizmaların yaptığı enfeksiyonlar (fırsatçı enfeksiyonlar) ve kanserler gelişir. Hiçbir zaman HIV ile yaşayanların bu zor dönemde bize başvurmalarını istemiyoruz. Mümkün olduğu kadar test yapılıp erken dönemde tanı ve tedaviye ulaşım çok önemli.”
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS), 2030 için ortaya koyduğu 90-90-90 küresel hedefini revize etti 95-95-95 olarak açıkladı. 2030 yılına gelindiğinde her bir adımının yerine getirilmesiyle, ‘0’ (sıfır) yeni HIV tanısını amaçlanıyor. Birinci 95, HIV’le enfekte olduğunu bilmeden yaşayanların yüzde 95’inin test olup tanı almaları. İkinci 95, tanı alanların yüzde 95’lerinin tedaviye başlamaları ve devam etmeleri. Üçüncü 95 ise tedaviye başlayan kişilerin yüzde 95’inin viral yükünün baskılanarak, belirlenemeyen seviyeye ulaşması.
Tanıda sorunumuz büyük!
Ancak Türkiye hala 90-90-90 hedefini bile tutturamadı. İlk 90’da yani tanıda sorunumuz büyük.
Ülkemizdeyse bu oranlar 50-86-90 olarak tahmin ediliyor. Hedeflere ulaşmada temel sorunumuz HIV ile yaşayanların sadece yüzde 50’sinin tanı alması. Tanı alanların tedaviye ulaşmasında ve tedavinin başarılı gitmesinde hedeflere ulaşılmış görünüyor.
Tedavi rehberlerindeki hemen hemen tüm ilaçlar Türkiye’de bulunuyor ve SGK tarafından karşılanıyor. Akalın, “2020’de dünyaya baktığımızda yaklaşık olarak birinci 90’da, yüzde 80’lerde bir başarı var. Dünyada genel olarak tedavinin başarıyla sürdürülmesi sorun. Ama bizde birinci 90’da sorun olsa da ikinci ve üçüncüsünde yok. Tanı alanlar tedaviye ulaşabiliyor. Tedaviler gayet başarılı.”
Enfeksiyonun yayılmasını önlemenin yollarından biri de HIV pozitif bireylerin test yaptırarak statülerini bilmeleri, antiretroviral tedavilerini düzenli almaları, sonuçta kanlarındaki virüs miktarının saptanamayacak düzeye düşürülmesi (Belirlenemeyen=Bulaştırmayan). Böylece AIDS evresine gelmeden, herkes gibi yaşamlarına devam edebilirler. Belirlenemeyen=Bulaştırmayan seviyesine gelen HIV pozitifler, korunmasız cinsel ilişkide bile virüsü bulaştırmıyor hatta sağlıklı bebek sahibi olabiliyorlar.
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları Derneği (EKMUD) HIV/AIDS Çalışma Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Behice Kurtaran, antiretroviral ilaç tedavileriyle HIV pozitif bireylerin, HIV taşımayanlar gibi sağlıklı bir yaşam sürdürebildiklerini söyledi. Tedavilerle virüsün kanda sıfırlanabildiğini vurgulayan Kurtaran, “Ülkemizde dünyada kullanılan güncel tedavilerin birçoğuna ulaşabiliyoruz. Bununla beraber ilaç ve testlerin tamamen devlet güvencesi altında ve sosyal sigorta kapsamında ücretsiz olması ise kişilerin tedavi masrafı endişesini ortadan kaldırıyor. Artık kişinin kendi sağlığını koruduğumuz gibi başkasına bulaştırmasını da engelleyerek toplum sağlığı açısından da tedavilerin faydasını gördüğümüz bir dönemdeyiz” dedi.
Yüzde 30-40’ı ileri evrede geliyor
HIV Enfeksiyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, kliniklere gelen HIV pozitiflerin yüzde 30-40’ının enfeksiyon kliniklerine çok ileri evrede geldiğini söyledi. Ya bağışıklık sistemleri çöktüğü için fırsatçı enfeksiyonlarla ya da ileri evre kanserlerle: “Tanı koyduğumuz zaman bir sorun yok. Tedaviyi uyguluyoruz. Ama tanısızlar, hastalığın özelliği gereği ileri evreye gelene kadar hiçbir belirti ve bulgu vermiyor. Başkalarına bulaştırmaya devam ediyor.”
HIV pozitiflerin yüzde 60-70’inin değişik tarama yöntemleriyle tanı aldığını belirten Tabak, şöyle devam etti:
“İki yöntem var. Bunlardan biri kan, doku, organ bağışında bulunanlara zorunu olarak hepatit B, C ile birlikte HIV taraması yapılıyor. Kayıtlı seks işçilerinde de test zorunlu. Bunun dışında ülkemizde ameliyat öncesi testler yapılıyor. Hastalarımızın önemli bölümü de buradan geliyor. Evlilik öncesi testlerde de saptanabiliyor.”
Beş cesur ilçe belediyesi test merkezi açtı
HIV testleri, enfeksiyon hastalıkları bölümü olan tüm sağlık kuruluşları (devlet, eğitim ve araştırma, üniversite hastaneleri ve özel hastaneler), özel laboratuvarlar ve gönüllü danışmanlık ve anonim test merkezlerinde yaptırılabilir. Gönüllü çalışan test merkezlerinden ise Türkiye’de sadece beş tane bulunuyor. Bunları İzmir’de Konak Belediyesi, Bursa’da Nilüfer Belediyesi,Ankara’da Çankaya Belediyesi,İstanbul’da Şişli ve Beşiktaş belediyeleri açtı. Kimlik bilgileri istenmeden, gizlilik esaslarıyla, ücretsiz test yapılan bu merkezlerde danışmanlık da veriliyor. Tabak bu merkezlerde test yaptıranların yüzde 3-10’unda
HIV saptandığını söyledi: “Çünkü buraya hedef kitle, güvenerek gidiyor. Diğer tarama yöntemlerinde çok daha düşük oranda pozitiflik bulunuyor. Bu merkezler çok önemli ve sayıları artırılmalı. HIV pozitif bireyler damgalanmaktan endişe ediyor. Ama görüyoruz ki belediyeler de damgalanmaktan korkuyor. Bu merkezlerin sayısı artmıyor.”
Kendin yap testi tanıyı artırır
Bireylerin kendi başlarına yapabildikleri, “kendin yap” denen hızlı HIV testleri pek çok ülkede serbest ve yaygın. Türkiye’ye pandeminin başında girse de daha sonra kullanımı yasaklandı. Tabak yasağı eleştirdi: “Madem tanıda sorun var, bireyler mahallesindeki eczaneden de alacağı testi kendi yapabilir. Dünya bu yola gitti. Bizde de yaygınlaşması lazım” dedi.
AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği (ACYBHD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Deniz Gökengin, kendin yap testleriyle ilgili çekincelere katılmadıklarını söyledi: “Pozitif olduğunu öğrenenlerde ruhsal açıdan sorun yaratma ya da kötü sonuçlara yol açmayla ilgili çekinceleri doğru bulmuyoruz. Kullanımlarda bu tür ciddi sonuçları olmadığı gösterildi. Özellikle pandemi dönemlerinde kendin yap testlerine çok fazla gereksinim olduğu ortaya çıktı. Bütün dünya artık kendin yap testleri yaygın olarak kullanılıyor. Biz de ülkemizde kullanılmaya sunulması gerektiğini düşünüyor ve talep ediyoruz. Ancak şu ana kadar bu talebimize olumlu bir geri dönüş alamadık.”
Tanı alanların oranı bizde Afrika’dan kötü
Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Volkan Korten, gelişmiş ülkelerde HIV’le yaşayan her 100 bireyden 90’ına tanı koyulabildiğini söyledi. Afrika’da dahil, HIV enfeksiyonunun yoğun olduğu yerlerde bu oran yüzde 84’lerde. Korten, şu tespitleri yaptı:
“HIV enfeksiyonu alanların yarısı farkında olmadan aramızda dolaşıyorlar. Daha çok insana HIV tanısı koymamız gerekiyor. Bunun için de hassas gruplara ulaşmalıyız. Türkiye’de yılda ortalama sekiz milyon test yapılıyor. Bu sekiz milyon testle dört bin kişinin (HIV pozitif) bulunduğunu düşünürsek, iki bin test de bir HIV enfeksiyonlu birey yakalıyoruz. Gönüllü danışmanlık test merkezlerinde bu yüzde 2-5’lere çıkıyor. Kendisini daha riskli gören bireyler oralara gidebiliyorlar. Test merkezleri kolay ulaşabilecek yerlerde olmalı ve sayıları artırılmalı. İstiklal Cadddesi’nde, Kadıköy’de dolaşırken test yapılabilecek yerlere girilebilmeli. Mobil merkezler kurulmalı. Enfeksiyonu kapma olasılığı yüksek olanların teste ulaşımını kolaylaştıracak modellerin gelmesi lazım.”
Testler çok ucuzladı
Korten kendin yap testlerinin Türkiye’de olmamasını büyük bir açık olarak değerlendirdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün biri tükürükten, diğeri parmak kanından yapılan toplam altı teste onay verdiğini hatırlatan Korten, “Merkezlere gitmek istemeyen ya da çekinenlerin kendinden şüphe duyuyorsa, risk görüyorsa yapabileceği basit testler bunlar. Bizim tanı koyamadığımız yüzde 50’nin önemli bir kısmına tanı koyma potansiyeli var. Değişik gerekçelerle henüz sağlık otoritesi izin vermedi. Ama mutlaka gelmesi lazım. Bunların maliyeti 1-2 dolar düzeyine düştü. Eczanelerden alıp yapabilirler” dedi.
Pozitif-iz Derneği kurucu üyesi Çiğdem Şimşek, kendini risk altında görenlerin, evli ya da bekar, korunmasız cinsel ilişki yaşayan herkesin belli aralıkla mutlaka HIV testi yaptırmasını önerdiklerini söyledi. Covid-19 ile birlikte HIV testi yaptıranların oranlarında da ciddi düşüşler yaşandı. Bu bile tek başına kendin yap testlerinin gerekliliğini gösteriyor.
Halk sağlığı açısından da önemli
Kendin yap testlerin gelmesini çok istediklerini ifade eden Şimşek şöyle devam etti:
“Test yaptıranların oranındaki düşüş, HIV ile yaşayanların tanı alıp, tedaviye başlamalarında ve dolayısıyla viral baskılanmanın gerisinde kalmasına neden oluyor. HIV ile enfekte kişilerin durumlarından haberdar olmaları, başta kendi sağlıkları için ve dolaylı olarak da toplum sağlığı açısından çok önemli. Günümüzde HIV yayılımının ana nedenlerinden biri, statüsünü bilmeyen insanlardan kaynaklanıyor. Covid-19 ile başlayan bu açığı ivedilikle kapatmamız gerekiyor. İstisnasız herkesi HIV testi yaptırmaya davet ediyoruz. Lütfen test olmaktan ve tanı almaktan çekinmeyin. HIV günümüzde başarılı tedavi seçenekleri ile yönetilebilir bir sağlık durumu. HIV pozitifler, herkes gibi sağlıkla yaşayabilir, çalışabilir, evlenebilir ve bebek sahibi olabilirler.”
Şimşek de gönüllü danışmanlık ve test merkezlerinin sayısının ivedilikle arttırılması gerektiğini söyledi: “En azından, özellikle HIV popülasyonun yüksek olduğu şehirlerde merkezlerin bulunması elzem.
Başta Diyarbakır, G.Antep, Van, Kayseri, Konya, Antalya, Adana, Trabzon, Samsun, Eskişehir olmak üzere Erzurum, Zonguldak, Denizli, Sivas, Çanakkale ve Tekirdağ’da da açılması gerektiğinin altını çiziyoruz.”
Gönüllü merkezler ülke geneline yayılmalı
Tedavi aktivisti, Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Arda Karapınar da test meselesinin Türkiye’de HIV ve AIDS konusundaki en önemli sorunlardan birisi olduğunu söyledi: “Çünkü Türkiye’deki test imkanları, meseleyi çözmüş ülkelerdeki gibi geniş ve kapsamlı değil. Evet devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde test var fakat HIV konusu başka bir test yaklaşımı gerektiren bir konu. Dünyadaki başarılı modellere bakıldığında, kimlik vermeden, yani mahremiyeti baştan garanti ederek test yapabilme imkanlarının toplumun tamamı için mümkün olduğunu ve hatta mobil test imkanlarının bulunduğunu görüyoruz. Maalesef bunlar Türkiye’de henüz mümkün değil. Gönüllü danışmanlık test merkezlerinin ve kimlik vermeden HIV testi yaptırabilme imkanlarının ülke genelinde yaygınlaştırılması herkesin yararına.”
Türkiye’nin kendin yap testleriyle ilgili tutumunu ivedelikle değiştirmesi gerektiğini savunan Karapınar, “Başarılı modellerde kendin yap testlerin önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Türkiye bu kendin yap testlerini herkesin kullanımına bir an önce açmalı. HIV İlaç tedavisine bağlı olarak, vücutlarındaki virüs tamamen baskılanan bireylerin virüsü cinsel partnerlerine bulaştırmayacaklarını bilmek herkes için önemli. Belirlenemeyen=Bulaştırmayan güçlü bir halk sağlığı mesajı. Dolayısıyla test sayısı olabildiğince arttırılmalı. HIV pozitif çıkanlara tedavi sağlamalı” diye konuştu.
Kondom, güvenli seks koruyor
HIV enfeksiyonundan korunmak için kondom kullanımı (güvenli seks) büyük önem taşıyor. Ayrıca damar içi uyuşturucu kullanımından uzak durmak, güvenli kan nakli, HIV ile yaşayan anneden bebeğe geçişin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması, HIV ile yaşayan annenin bebeğini emzirmemesi ve sağlık çalışanlarının standart önlemlere uyması da korunma önlemleri içinde.
Stratejik olarak korunmada önemli olan bir diğer nokta ise enfeksiyon riski yüksek olan seks işçileri, erkek ile seks yapan erkekler gibi popülasyonlara ulaşarak (kilit ya da hassas popülasyon) hem HIV ile yaşayanların erken tanı alması hem de antiretroviral tedaviye erişebilmelerinin sağlanması. Yapılan çalışmalarda kilit popülasyonlarda temas öncesi ve sonrası profilaksinin (antiretroviral ilaç tedavisiyle bulaşmanın önlenmesi) yararlı olduğu gösteriyor.